Osmanlı ve Bilinmeyenleri

Osmanlı'da Ev Hayatı
Osmanlı evleri genelde ahşaptır. Bahçesi vardir. Apartman sistemi yoktur. Kirada azdir. Ev umumiyetle oturanin malidir.
Esya az ve basittir.Büyük evlerde ve konaklarda haremlik ve selamlik kisimlari vardir. Osmanli evi çok temizdir.Ayakkabi eve girerken çikarilir. Bahçesinde muhakkak bir yesillik bulunur.
Osmanli ailesinde zina yoktur.Annesi babasi ölmüs çocuk olabilir. Hemen en yakin akrabasina siginir. Bu yüzden yetimhane diye bir sey bilinmez.

Aile ferdin hayatinda baglarinin hiç gevsemeyecegi temel ve tek kurumdu.Her sorun orda çözülür, her destek orda bulunurdu.Ailenin korunmasi, parçalanmamasi en çok dikkat edilen husustu.
Dr.Brayer Osmanlı aile hayatına temas ederken,bilhassa yetişkin çocukların anne ve babalarıyla birlikte oturmaktan derin bir haz duydukları belirterek diyor ki:

Çocuklar yetişip adam oldukları zaman,analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakta iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları halde;

ORADAN GEÇİYOR KENDİ TOPLUMUNU TENKİDE;

Başka memleketler de çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez(ekonomik özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz)analarıyla babalarından ayrılmakta,ekonomik menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe Tartışmakta hatta, bazen kendileri refah içinde yaşadıkları halde anne babalarını sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta,zavalılara karşı adeta yabancılaşmaktadır”..

OSMANLIDA MUHABBET

Çocuklar 9-10 yaşlarındayken muhabbet sofrasına alınır.14’e bastıklarında soru sorma hakkı tanınır,19 dan sonra da görüş bildirmeklerine müsaade edilir.

Çocuklar aile ve toplum içinde kendilerini ifade etmeyi böylece öğrenirlerdi.Aile bireyleri birbirlerini muhabbet sofrasında keşfederler,büyüklerine kendi dünyalarını yansıtırlar,zamanın kuşaklar arasına girmesinden oluşan dil farkınıda giderirlerdi.Büyükler küçüklerin kullandığı dili,küçükler de büyüklerin kullandığı terminolojiye aşina hale gelirlerdi
YEMEK ADABI

Yemek yemenin kuşkusuz bir adabı vardı ve herkez buna çok dikkat ederdi .Yemeğe aile reisi yüksek sesle Besmele çekerek başlardı.Aile reisinin yüksek sesle besmele çekmesi,diğerlerine hatırlatmak içindi.Besmelesiz yemek yemenin bereketsizlik olduğuna inanırlardı. Evin reisi hareme geçince ekmek alıp girişteki masaya koyardı. Bu sembolik bir gelenekti. Ekmeği evin erkeği getirir sözü bu şekilde doğmuştur.

Osmanlı imparatorluğu'nun kuruluş döneminde saray sofraları da bu yalın havayı yansıtır durumda olduğu kaydedilir. Bu hususta Adnan Giz'in Ahmet Refik'in "Bizans Karşısında Türkler" adlı kitabından yaptığı bir aktarma oldukça çarpıcı. Burada İkinci Murad'ın sarayında verilen bir davetten bahsedilmekte. Üstelik, ziyafet, Milan Elçisi'nin huzura kabulü dolayısıyla tertiplenmiş.
İkinci Murad'ın sofrasının yiyecek ve içecek açısından bu sadeliğine karşın bir şaha yakışır anlamında 'şahane' yanı müziğin eksik olmayışı. Bunu gözlemcimiz şu satırlarda dile getiriyor:

"Büfenin yanında bir muzıka takımı vardı. Padişah dairesinden çıkınca (muzıka takımı) çalmaya; eski padişahların kahramanlıklarına dair türküler çağırmaya başladılar. Bir çokları da hoşlarına giden parçaları, kendilerine has gür bir sesle bağırıyorlardı. Evvela bu bana garip geldi. Fakat içeri girince gördüm ki, ellerinde büyük telli sazlar vardı. Bunların türküleri yemek başlayıncaya kadar sürdü..."


Kaynak:Osmanlı Toplumunda Aile(İlber Ortaylı),Biz OSMANLIYIZ(Yavuz BAHADIROĞLU)

Vermezse Mabud Neylesin Mahmut !

Esmaü'l Hüsna - Allah'ın 99 ismi vardır. Kim bunları ezberlerse (îman eder ve ezbere sayarsa) Cennete girer" buyurulmuştur.Hadis-i Şerif(Buhari ve muslimden)

Esmaül-Hüsna

Süleymaniye Camii